Paris Olimpiyatları, Türkiye adına kimine göre başarılı, kimine göre başarısızlıkla sonuçlandı…
Her kafadan bir ses çıktı…
Topçusu da konuştu, popçusu da…
Havada uçan bir başka bir şey söyledi, yerde kaçan daha başka bir şey söyledi…
Dedim ya, ağzı olan konuştu…
Tabii ki sporun 1 numarası Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak da konuştu…
Hem de öyle bir konuştu ki, fincancı katırları ürktü!
Ne konuştu Bakan Osman Aşkın Bak?
Dedi ki, “Devlet, imkân sağlar. Biz, Türkiye Cumhuriyeti olarak; spor federasyonlarımıza en üst düzey imkânları sunduk. Sağladığımız bu imkânlar, dünyanın pek çok ülkesinde yok. Buna rağmen; bu imkânları doğru ve verimli kullanamayan federasyonlar bunun hesabını verecektir.”
Süper…
Devlet üzerine düşeni eksiksiz yerine getirmiş mi?
Bazıları “evet” diyebilir…
Eyvallah…
Bana sorarsanız, beni “evet”cilerden ayıran birkaç husus var…
Şöyle ki, bizim meslekte, yani gazetecilikte “fikri takip” diye bir ilke var…
Nedir bu ilke?
Yapılan bir haberin sonrasında o konuyla ilgili tüm gelişmeleri takip etmek…
Takip edeceksin…
Sayın Bakanın “Devlet olarak biz bütün imkanları sağladık, bu imkanları iyi kullanmayan federasyonlar bunun hesabını verecektir” cümlesinin çak alıcısı olmaz…
Allah devlete zeval vermesin…
Eyvallah…
Devlet, federasyonlara, sporculara ve ilgililere maddi ve manevi bütün imkanları sunuyor mu?
Sunuyor…
Ama, bu sunduğu imkanların, özellikle de bütçelerin nasıl harcandığını, bu paraların nerelere gittiğini, nerelere gitmediğini takip ediyor mu?
Kısmen…
Bütçe vermek önemli, ama takip etmek çok daha önemli…
Bazı federasyonlar, devletin verdiği bütçeleri sporcuya değil, repoya yatırıyorlar!
Bazı federasyonlar “çakma” malzemeleri “orijinal” diye sporcularına giydiriyor, bazı federasyonlar sporcularının boğazından kesip, yani harcırahlarını vermediği sporcularını hırsızlığa teşvik ediyor!
İftira atmıyorum, bire bir yaşadığım için biliyorum…
Federasyonları denetlemeyen, bazı federasyon başkanlarının ne yaptığını takip etmeyen yöneticilerin de bu başarısızlıkta payı var…
Daha önce de yazdım, bazı federasyonlar, başkanlarına “EKMEK KAPISI” olmuş!
Abartmıyorum…
Biliyorum çünkü…
Adam yatağından çıkıyor, işine gider gibi, devletin arabası ve şoförü ile federasyon binasına geliyor, kahvaltısını yapıyor, öğle yemeğini yiyor, çayını-kahvesini içiyor, misafirlerini ağırlıyor, kendi işlerini oradan takip ediyor, akşam olunca da evine gidiyor…
Oh ne ala memleket…
“Devletin malı deniz” meselesi…
Devlet her türlü desteği veriyor…
Bazı federasyonlara ek bütçe de veriyor…
Sonuç: Fiyasko!
Şunun da altını çizmekte yarar var; önümüzde federasyonların seçimleri var, şimdiden çalışmalar ve yan çalışmalar başlamış durumda…
Bu ülkeyi yöneten sayın büyüklerimiz, sayın spor bakanımız, sayın spor genel müdürümüz; teftiş kurulunda ve mahkemelerde davaları olan, isimleri bir sürü şaibeye karışmış federasyon başkanlarına “YETER” deme zamanı değil mi?
Tüyü bitmemiş “YETİM” hakkı yiyenlerle tekrar yol yürüyecekseniz, sizler de büyük “VEBAL” altındasınız…
Tekrar altını çiziyorum; Türk sporunu “zerre” kadar düşünmeyen, sporcusunun boğazından kesip, federasyonun sırtından krallar gibi yaşayan, yakaladıkları bir-iki sporcunun kanatları altına girerek, koltuklarını korumaya çalışan federasyon başkanlarına, Allah rızası için “DUR” deyin…
Nokta.
Federasyonlardaki usulsüzlükleri bir bir açıkladı
Posted by